Zeynep
New member

Herkese selam, futbolun hem kalple hem akılla izlendiği bu köşede yine bir konuyu masaya yatırmanın zamanı geldi: “İrfan Can Kahveci neden milli maçta oynamıyor?”
Birçoğumuz televizyonun karşısında, milli formayı kimlerin giydiğine dair tartışırken aynı soruya takılıyoruz. Teknik direktör tercihi mi, sakatlık mı, yoksa sistemsel bir mesele mi? Bu yazıda, sadece saha içi değil, futbolun kültürel, psikolojik ve sosyolojik boyutlarını da irdeleyelim.
---

İrfan Can Kahveci, 1995 doğumlu bir “oyun zekâsı ustası.” Başakşehir’deki yükselişinden sonra Fenerbahçe’ye transfer olduğunda, herkes onun Türk futbolunda “modern 10 numara” açığını kapatacağına inanıyordu. Milli takımda ilk kez 2018’de forma giydiğinde oyun görüşü, pas kalitesi ve duran top becerileriyle büyük umut yaratmıştı. Ancak sonraki yıllarda süreklilik sorunu dikkat çekti.
Bu noktada, tarihsel olarak Türkiye’de “yaratıcı orta saha” oyuncularının çoğu benzer kaderi paylaştı. Emre Belözoğlu, Arda Turan, Okan Buruk gibi isimler dönem dönem sistemle çatıştı. İrfan da aynı kalıba sıkışmış görünüyor: bireysel yetenekli ama kolektif anlayışla tam örtüşemeyen bir oyuncu tipi.
---

Son dönemde İrfan Can’ın milli maçlarda forma giymemesinin üç temel nedeni öne çıkıyor:
1. Fiziksel Yetersizlik veya Sakatlık Riski:
Fenerbahçe’de yoğun bir maç temposu yaşayan İrfan Can, sezonun kritik dönemlerinde ufak sakatlıklar geçirdi. Teknik ekibin, milli takım performansının bu riskle düşebileceğini düşünmesi olası.
2. Taktiksel Uyumsuzluk:
Montella’nın milli takımda tercih ettiği sistem daha dinamik, baskı yapan ve savunmadan hücuma hızlı geçişe dayalı. İrfan Can’ın oyun temposu daha çok “topu ayağına isteyen, düşünerek oynayan” yapıda. Bu da bazı sistemlerde onu ikinci plana itiyor.
3. Takım İçi Hiyerarşi ve Denge Politikası:
Milli takım sadece sahadaki 11 kişiden ibaret değil; soyunma odasında denge, liderlik ve psikolojik uyum da önemli. İrfan Can zaman zaman dışarıdan “sessiz lider” olarak görülse de, bazı hocalar saha içi enerjisi yüksek, “komuta eden” karakterleri tercih ediyor.
---

Bir futbolcunun performansı sadece fiziksel formuyla ölçülmez. Psikolojik motivasyon, aidiyet hissi, sosyal destek gibi faktörler de belirleyici.
İrfan Can’ın milli takımda zaman zaman “güven eksikliği” yaşadığı, özellikle forma bulamadığı dönemlerde içe kapandığı biliniyor. Spor psikolojisinde buna performans baskısı sendromu deniyor.
Kültürel olarak da Türkiye’de “kavgacı, mücadeleci” oyuncular daha çok alkışlanır. Oysa İrfan Can, tek dokunuşla oyunun yönünü değiştiren bir “sanatçı” tipi. Bu tarz futbolcular çoğu zaman yanlış anlaşılır, çünkü görünür katkısı anlık değildir ama stratejik olarak oyunun kaderini belirler.
---

Futbol tartışmalarında erkeklerin genellikle “taktik, sonuç, skor” odaklı, kadınların ise “uyum, duygu, motivasyon” temelli yorumlar yaptığı gözlemlenir. Ancak bu farklar mutlak değil, çeşitlilik içindedir.
Bu konuda bir forum tartışmasında dikkatimi çeken iki yorum vardı:
- Bir erkek kullanıcı şöyle yazmıştı: “Hocanın planına uymuyorsa, ne kadar iyi olursa olsun oynamaz. Bu kadar basit.”
- Bir kadın kullanıcı ise şöyle karşılık verdi: “Ama futbol sadece sistem değil, oyuncunun sahaya getirdiği ruh da önemli. Belki İrfan Can o dengeyi bulamadı.”
İki bakış da haklı. Stratejik düşünce oyunun yapısını belirlerken, empatik bakış oyuncunun insan yanını unutturmuyor. Bu nedenle, değerlendirme yapılırken hem analitik hem insani gözle bakmak şart.
---

Modern futbol artık sadece spor değil, devasa bir ekonomi. Yayın gelirleri, sponsorluklar ve sosyal medya etkisi oyuncu tercihlerini bile dolaylı etkileyebiliyor.
İrfan Can gibi yüksek profilli oyuncuların kadroda olmaması, medya ilgisini ve taraftar baskısını artırıyor. Bu da teknik ekibi daha temkinli hale getiriyor.
Ayrıca kulüp düzeyinde oyuncu yorgunluğunu azaltmak amacıyla yapılan “gizli anlaşmalar” veya “form tutma planları” da milli takıma yansıyabiliyor. Bu, futbolun arka planında sıkça konuşulan ama resmî olarak dile getirilmeyen bir gerçek.
---

İrfan Can hâlâ 30 yaşında ve teknik olarak Türkiye’nin en değerli orta sahalarından biri. Doğru sistemle, doğru motivasyonla yeniden milli takımın merkezinde yer alabilir.
Belki de gelecekte Türkiye’nin oyun felsefesi değiştiğinde, “pas hakimiyetine dayalı” bir yapı kurulursa İrfan gibi beyin oyuncular yeniden önem kazanacak.
Ama şu da açık: futbol artık sadece bireysel yeteneklerle değil, takım kimliğiyle kazanılıyor. İrfan’ın geri dönüşü, sadece teknik değil, duygusal bir yenilenme de gerektiriyor.
---

- Sizce İrfan Can gibi “sessiz ama etkili” oyuncular neden genellikle ikinci planda kalıyor?
- Milli takımın oyun yapısı mı değişmeli, yoksa oyuncular mı sisteme uymalı?
- Futbolcuların psikolojik dayanıklılığı, taktik beceri kadar önemli mi?
- Kadın ve erkek futbol izleyicilerinin farklı bakış açıları, yorumları nasıl zenginleştiriyor?
---
Son Söz:
İrfan Can Kahveci’nin milli takımda neden oynamadığı sorusu, sadece bir oyuncunun kaderi değil; Türk futbolunun sistem, kültür ve anlayış çatışmasının aynası.
Belki de mesele sadece “neden oynamıyor” değil; “neden bu kadar zeki futbolcular sistemin dışında kalıyor?” sorusunu sormamız gerekiyor.
Cevap, hepimizin futbolu nasıl anladığında gizli.