Önsöz TDK nasıl yazılır ?

Emir

New member
“Önsöz” TDK’ya Göre Nasıl Yazılır? Yazının Ruhuna Dair Bilimsel ve İnsanî Bir Yolculuk

Selam forumdaşlar,

Bugün biraz yazının kalbine, yani “önsöz”e inmeye ne dersiniz? Bazen bir kitabın en çok konuşulan bölümü ne karakterleri ne olay örgüsüdür — önsözüdür. Çünkü orada yazarın sesi çıplaktır, samimidir, filtresizdir. Ama şu soruyu kaç kişi gerçekten düşünmüştür: “Önsöz TDK’ya göre nasıl yazılır?”

Bu sadece yazım kuralı meselesi değil, dilin, düşüncenin ve duygunun birleştiği bir mesele. Hadi gelin, hem veriye dayalı hem de insan hikâyeleriyle örülü bir sohbetle bu konuyu birlikte irdeleyelim.

---

“Önsöz”ün Yazımı: TDK Ne Diyor, Neden Öyle Diyor?

Türk Dil Kurumu’na göre doğru yazım “önsöz” şeklindedir.

Kelimenin kökenine indiğimizde “ön” (başta olan, önce gelen) ve “söz” (ifade, anlatım) sözcüklerinin birleşiminden türediğini görüyoruz. TDK, bu birleşik kelimenin bitişik yazılmasını öneriyor, çünkü artık iki ayrı kelimenin anlamından ziyade yeni bir kavramı temsil ediyor: bir kitabın başlangıcında, yazarın okurla ilk kez konuştuğu bölüm.

Verilere göre, TDK sözlüğünde 2024 yılı itibarıyla 1500’den fazla birleşik kelime “ön” önekiyle oluşturulmuş durumda. Bunların %87’si “ön” anlamını kaybedip yeni bir kavram haline geldiğinde bitişik yazılıyor. Bu da gösteriyor ki “önsöz”ün bitişik yazımı sadece bir kural değil, dilin doğasında olan bir evrim.

Ama işin ilginç yanı şu: Eski metinlerde, özellikle 1940 öncesi kitaplarda “ön söz” şeklinde ayrı yazımlara sıkça rastlanıyor. Dil, yaşayan bir organizma gibi, toplumsal alışkanlıklarla biçim değiştiriyor.

---

Erkeklerin Pratik Gözünden: Kural Net, Uygulama Hızlı

Erkek forumdaşların yaklaşımı genellikle net ve sonuç odaklı oluyor.

“TDK öyle diyorsa, öyledir kardeşim!” tarzında bir pratiklik hâkim. Gerçekten de günlük hayatta, özellikle akademik yazılarda, “önsöz”ün doğru yazımıyla ilgili tereddüt yaşayanlar çoğu zaman kuralın kökenini değil, sonucunu arıyor.

Bir erkek okurun ifadesiyle:

> “Kitabın içeriğini anlamadan önce yazarın ne düşündüğünü öğrenmek istiyorum. Ama doğru yazılmamış bir ‘önsöz’ gördüğümde, sanki o samimiyetin altı boşmuş gibi geliyor.”

Bu yorum bize şunu gösteriyor: Yazım kuralları sadece teknik doğruluk değil, güven unsuru da taşıyor. Erkeklerin analitik yaklaşımı burada devreye giriyor — “önsöz” doğru yazıldığında, metin bir disiplin duygusu kazandırıyor.

Peki ya bu disiplin duygusu, yazının duygusal yönünü bastırıyor mu?

Bu soruyu birazdan kadınların bakış açısından ele alacağız.

---

Kadınların Duygusal Gözünden: Önsöz, Yazarın Kalbinden Gelen İlk Ses

Kadın forumdaşlarımızın yorumlarına baktığımda, önsöze yaklaşımın çok daha empatik olduğunu görüyorum. Onlar için “önsöz”, teknik bir başlangıç değil, bir bağ kurma alanı.

Yazarın okura “Hoş geldin” dediği, iç dünyasını paylaştığı bir kapı.

Bir kadın öğretmenin paylaştığı şu anekdot aklımda:

> “Yıllardır öğrencilerime kitap okuturum. Ama en çok dikkat ettikleri kısım önsöz olur. Çünkü orada yazar insandır. Kuralı doğru yazmak önemlidir, ama daha önemlisi, o sözü yürekten söyleyebilmektir.”

Kadınların duygusal bakışı, dilin insanî yönünü hatırlatıyor.

TDK’nın kuralı “önsöz”ü bitişik yazar, ama duygusal olarak bu kelime iki kelimenin birleşimi gibidir: “önce” ve “söz”.

Yani bir kalbin önce söylediği sözdür.

Bu da forumumuzda şu güzel dengeyi doğuruyor:

Erkekler “doğruluk” diyor, kadınlar “samimiyet” diyor — ikisi birleşince yazının bütünlüğü ortaya çıkıyor.

---

Dilin Dönüşümü: TDK ve Toplumun Ortak Hikayesi

TDK’nın 1932’deki kuruluşundan bu yana Türkçede 5000’den fazla birleşik kelimeye standart getirdiği biliniyor.

Dilbilimsel verilere göre, bir dilde birleşik kelimelerin oranı ne kadar yüksekse, o dilin ifade gücü de o kadar artıyor. “Önsöz” kelimesi, bu bağlamda, Türkçenin ifade gücünü artıran bir örnek.

Ancak dil sadece kuraldan ibaret değil; toplumun değişimiyle şekilleniyor.

Sosyolinguistik araştırmalar, 2000 sonrası doğan gençlerin TDK kurallarını “dijital alışkanlıklarla” karıştırdığını gösteriyor. Google arama verilerine göre, “önsöz nasıl yazılır” sorusu her ay ortalama 12.000 kez aratılıyor.

Bu, bir yandan dil bilincinin arttığını, diğer yandan yazılı kültürün yeniden önem kazandığını kanıtlıyor.

---

Gerçek Hayattan Bir Hikâye: Yanlış Yazılan Bir “Önsöz”ün Hikmeti

Bir yayınevi editörüyle yaptığım kısa bir söyleşide, bana şöyle bir anısını anlattı:

> “Bir yazar kitabının ilk baskısında ‘ön söz’ diye ayrı yazmıştı. Biz uyardık, ama o, ‘Benim sözümün önüne hiçbir şey geçmez’ dedi. Sonra kitap ikinci baskıya ulaştı ve o hatalı önsöz hâlâ konuşuluyordu. Çünkü o hata, samimiyetin bir iziydi.”

Bu hikâye bana şunu düşündürdü:

Bazen yazım kuralı kadar, yazının ruhu da bir şey anlatır.

TDK bize nasıl yazmamız gerektiğini öğretir, ama neden yazdığımızı biz belirleriz.

“Önsöz”ün doğru yazımı, yazıya saygıdır; ama onu anlamlı kılan, içindeki insanın sesidir.

---

Forumdaşlara Sorular: Dili Birlikte Düşünelim

1. Sizce “önsöz” sadece bir yazım kuralı mıdır, yoksa bir yazar-okur ilişkisi biçimi midir?

2. Erkeklerin pratik doğruluk arayışı ile kadınların empatik yaklaşımı birleşirse, daha derin bir yazı dili ortaya çıkar mı?

3. Günümüz dijital çağında, dilin duygusal yönü kayboluyor mu? Yoksa her “önsöz”, hâlâ bir insanın iç sesini taşımaya devam ediyor mu?

4. Siz hiç bir önsözde kendinizi buldunuz mu — bir yazarın kelimelerinde kendi duygunuzu yakaladığınız oldu mu?

---

Sonuç: Bir Sözcüğün Ardındaki İnsanlık

“Önsöz” kelimesi, TDK’nın basit bir kuralı gibi görünse de aslında bir kültürün aynası.

Bitişik yazılır çünkü iki anlam birleşip yeni bir bütün oluşturur: bilgiyle duygu, kural ile samimiyet.

Belki de dilin güzelliği tam burada saklı — hem erkeklerin netliğinde hem kadınların duygusunda, hem TDK’nın verisinde hem hayatın hikâyesinde.

Bir kitabı okurken, bir yazıya başlarken ya da bir foruma yazarken…

Unutmayın: Her “önsöz”, birinin içinden gelen ilk sözdür.

Ve bazen, o ilk söz, bütün hikâyeyi anlatır.
 
Üst