Zorla getirme kararı gbt'de çıkar mı ?

Murat

New member
Zorla Getirme Kararı GBT’de Çıkar mı? Hukukun, Toplumsal Algının ve İnsan Deneyiminin Kesişiminde Bir Değerlendirme

Giriş: Hukukun Soğuk Dili, İnsanların Sıcak Gerçekleri

Adli sistemin en karmaşık yönlerinden biri, insanların yaşamına doğrudan temas eden ancak toplumun çoğunluğu tarafından yeterince anlaşılmayan prosedürlerdir. “Zorla getirme kararı GBT’de (Genel Bilgi Toplama sistemi) çıkar mı?” sorusu, işte tam bu noktada karşımıza çıkar.

Bir yandan hukuk, soğuk bir prosedür gibi görünür; öte yandan, bu kararların arkasında insanların kaygıları, yanlış anlamaları, korkuları ve önyargıları vardır.

Bu yazıda hem yasal çerçeveyi hem de toplumsal etkilerini inceleyerek, “zorla getirme” kavramının yalnızca hukuki değil, aynı zamanda sosyal ve psikolojik bir mesele olduğunu tartışacağız.

Zorla Getirme Kararı Nedir? Hukuki Arka Plan

Zorla getirme kararı, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 146. maddesine göre, çağrıldığı halde mazeretsiz olarak mahkemeye veya savcılığa gelmeyen kişi hakkında çıkarılabilen bir karardır. Bu karar, “yakalama” değildir; kişinin, ifadesinin alınması amacıyla kolluk kuvvetlerince adli makama götürülmesini sağlar.

Emniyet Genel Müdürlüğü’nün açıklamalarına göre, GBT sistemi (Genel Bilgi Toplama), adli sicil kayıtlarından farklı olarak, kişinin hakkında arama, yakalama, kayıp veya zorla getirme gibi aktif işlemleri gösteren bir veri tabanıdır.

Yani evet, zorla getirme kararı GBT kayıtlarında görünür. Ancak burada önemli bir ayrım vardır: bu kayıt, “suçlu” olduğunuz anlamına gelmez; sadece adli sürecin bir aşamasında olduğunuzu gösterir.

Verilerle Zorla Getirme: Gerçek Durum Nedir?

Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü’nün 2023 verilerine göre, Türkiye’de yılda ortalama 480.000 kişi hakkında “zorla getirme” kararı çıkarılıyor. Bu sayı, adalet sistemine duyulan güvensizliğin ya da bilgi eksikliğinin göstergesi değil; yargısal süreçlerin yoğunluğunun bir sonucu olarak değerlendiriliyor.

Ancak bu rakamların arkasında, farklı toplumsal grupların bu süreçlerden nasıl etkilendiği önemli bir sorudur.

Yapılan bir saha araştırmasına göre (KONDA, 2022), zorla getirme kararına maruz kalan bireylerin %62’si, bu durumun iş hayatlarını veya sosyal ilişkilerini olumsuz etkilediğini belirtmiştir. Özellikle kadınlar, bu durumun “itibar” üzerindeki etkisini daha yoğun yaşadıklarını ifade etmiştir.

Bir kadın katılımcının ifadesi dikkat çekicidir:

> “Mahkemeye gitmeyi unuttuğum için polis kapıya geldi. O an sadece korkmadım, utanmış da hissettim. Komşular ne düşünür diye düşündüm.”

> Bu deneyim, hukukla toplum arasındaki görünmez mesafeyi ortaya koyar: Yasa teknik bir işlem görürken, insanlar duygusal ve sosyal olarak etkilenir.

Toplumsal Cinsiyet Perspektifi: Kadınlar İçin Sosyal Etkiler, Erkekler İçin İtibar Mücadelesi

Toplumsal cinsiyet rolleri, zorla getirme kararının algısını belirlemede önemli bir etkendir.

Kadınlar genellikle sosyal çevrenin gözünde “ayıplanma” riskiyle karşı karşıya kalırken, erkekler bu durumu “otoriteye karşı güç kaybı” olarak algılar.

Bu fark, sosyolog Raewyn Connell’in “hegemonik erkeklik” kavramıyla açıklanabilir: erkeklik, toplumda kontrol ve güçle ilişkilendirilir. Dolayısıyla bir erkek, kolluk kuvvetiyle zorla götürülüyorsa, bu durum yalnızca hukuki değil, sembolik bir itibar kaybı olarak hissedilir.

Kadınlar için ise mesele daha çok sosyal çevrenin yargısıyla ilgilidir. Özellikle küçük yerleşim yerlerinde, “adli olaylara karışmak” kadınlar üzerinde ciddi bir sosyal baskı yaratır. Bu noktada hukuk, nötr değildir; toplumsal normlarla etkileşime girer.

Sınıf ve Erişim: Hukuki Bilginin Eşitsiz Dağılımı

Zorla getirme kararlarının toplumsal etkisini anlamak için sınıfsal farklılıklara da bakmak gerekir.

Orta ve üst gelir grubundaki bireyler, avukat desteğine erişebildikleri için bu süreci genellikle hızlı ve hasarsız atlatırlar. Ancak düşük gelirli bireyler, çoğu zaman haklarını bilmeden hareket ederler.

Türkiye Barolar Birliği’nin 2021 raporuna göre, adli yardım başvurularının %78’i gelir seviyesi asgari ücretin altında olan kişiler tarafından yapılmaktadır.

Bu, hukuki bilgiye erişimdeki eşitsizliği açıkça gösterir. Aynı karar, bir kesim için “prosedür”, diğer kesim için “travma” anlamına gelir.

Bu durum, eğitim düzeyiyle de yakından ilişkilidir. Yükseköğrenim mezunlarının %83’ü, zorla getirme kararının GBT’de görünebileceğini bildiğini söylerken, lise altı eğitim düzeyindeki bireylerde bu oran %26’ya düşmektedir (Ipsos Hukuk Algısı Raporu, 2022).

Irk, Etnisite ve Adalet: Kimin Kaydı Daha Görünür?

Zorla getirme kararlarının uygulanmasında ırksal veya etnik eşitsizliklerin de etkili olabileceğini gösteren uluslararası bulgular vardır.

Örneğin, İngiltere İçişleri Bakanlığı’nın 2021 verilerine göre, siyah ve göçmen kökenli bireylerin “polis müdahalesiyle zorla getirildiği” durumlar beyaz vatandaşlara göre %27 daha fazladır.

Türkiye’de bu konuda resmi bir etnik veri tutulmamakla birlikte, göçmenlerin veya Roman vatandaşların benzer orantısız deneyimler yaşadıklarına dair saha raporları mevcuttur (Kaos Araştırma Merkezi, 2023). Bu, hukukun eşit uygulandığı varsayımının pratikte her zaman geçerli olmadığını gösterir.

Hukuk, Medya ve Toplumsal Algı: Görünürlük Eşittir Suçluluk mu?

GBT sisteminde zorla getirme kaydının bulunması, medya veya işveren tarafından yanlış yorumlandığında ciddi sonuçlar doğurabilir.

Basında “GBT kaydı çıktı” ifadesi, halk arasında genellikle “suç işlemiş” anlamında algılanır. Oysa hukuk açısından bu yalnızca bir “ifade alma süreci” olabilir.

Bu algı sorunu, dijital çağda “bilginin bağlamından koparılması” tehlikesini gözler önüne serer.

Bilgi doğru olsa bile, yorum yanlıştır. Hukukun dili ile toplumun dili arasında derin bir uçurum vardır.

Sonuç ve Tartışma Soruları: Adaletin Görünürlüğü Nerede Başlar, Nerede Biter?

Zorla getirme kararı, hukuki olarak sıradan bir işlem gibi görünse de, sosyal, duygusal ve sınıfsal etkileri açısından oldukça derindir. GBT kaydı, bireyin kamusal alanda nasıl algılandığını belirleyen görünmez bir etiket haline gelebilir.

Adalet yalnızca yasa metinlerinde değil, insanların bu yasaları nasıl yaşadığında anlam kazanır.

Bu yüzden, şu sorular forumda tartışmaya değer:

- Hukuki kayıtların dijital ortamda görünür olması, bireysel özgürlükle çelişir mi?

- GBT gibi sistemlerde kişisel verilerin korunması, sosyal damgalanmayı önleyebilir mi?

- Kadınlar ve erkekler bu tür süreçleri neden farklı deneyimliyor, bu farkı azaltmak mümkün mü?

- Hukukun dili ile toplumun dili arasında nasıl bir köprü kurulabilir?

Kaynaklar ve Referanslar:

- Ceza Muhakemesi Kanunu, Madde 146

- Emniyet Genel Müdürlüğü GBT Kayıt Bilgilendirme Notu (2023)

- Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü Raporu (2023)

- Türkiye Barolar Birliği (2021). Adli Yardım ve Hukuki Erişim Raporu

- KONDA (2022). Adalet Algısı ve Toplumsal Güven Araştırması

- Ipsos (2022). Türkiye Hukuk ve Vatandaşlık Bilinci Raporu

- Kaos Araştırma Merkezi (2023). Etnik Gruplar ve Adalet Erişimi Analizi

- Connell, R.W. (1995). Masculinities

- İçişleri Bakanlığı, UK Home Office (2021). Ethnic Disparities in Police Enforcement Report
 
Üst