Freud Cinsellik Hakkında Ne Diyor ?

Melis

New member
Freud Cinsellik Hakkında Ne Diyor? Toplumsal Cinsiyet, Irk ve Sınıf Perspektifinden Bir İnceleme

Selam arkadaşlar! Freud’un cinsellik üzerine söylediklerini her zaman tartışmalı bulmuşumdur. Freud'un cinselliğe bakış açısı, modern psikoloji ve toplumsal yapıların daha derinlemesine incelenmesinde önemli bir rol oynamış olsa da, aynı zamanda toplumsal cinsiyet, ırk ve sınıf gibi faktörlerle bağlantılı olarak günümüz perspektifinden eleştirilebilecek yönleri var. Bu yüzden Freud’un cinsellik anlayışını, sadece bireysel psikolojiyle değil, toplumsal yapılarla ilişkili olarak da tartışmak önemli. Cinsellik yalnızca bireysel bir deneyim değil, aynı zamanda toplumsal normların, sınıfın, ırkın ve cinsiyetin şekillendirdiği bir olgu. Bu yazıyı, konuyla ilgilenen birinin bakış açısıyla hazırladım. Hadi hep birlikte Freud'un cinselliğe dair teorilerine farklı açılardan göz atalım.

Freud ve Cinsellik: Temel Görüşler

Sigmund Freud, cinsellik konusuna oldukça derinlemesine eğilen bir psikolog olarak, bu alandaki ilk modern teoriyi geliştiren kişiydi. Freud'a göre, cinsellik insan gelişiminin merkezi bir parçasıdır ve kişiliği şekillendiren en önemli faktörlerden biridir. Freud’un psikoseksüel gelişim teorisine göre, çocuklar belirli yaşlarda cinsel enerjilerini (libido) farklı vücut bölgelerine yönlendirirler ve bu süreç, bireyin kişilik yapısının temellerini atar. Freud, cinselliği yalnızca biyolojik bir dürtü olarak değil, aynı zamanda toplumsal ve kültürel yapılarla şekillenen bir güç olarak da görüyordu.

Freud'un cinsellik teorisi, cinselliği erkeksi bir bakış açısıyla ele alır ve toplumsal normlara sıkı sıkıya bağlıdır. Freud’un teorilerindeki en önemli kavramlardan biri “elektira ve Oedipus kompleksleri”dir. Bu kompleksler, bireyin cinsellik ile olan ilişkisini ve toplumsal cinsiyet rollerini nasıl içselleştirdiğini açıklar. Freud’a göre, cinsellik, bireyin toplumsal cinsiyet kimliğinin ve sosyal rollerinin biçimlenmesinde belirleyici bir faktördür.

Ancak, Freud’un bu yaklaşımı eleştirilmiştir. Çünkü cinsellik ve toplumsal cinsiyetin tamamen biyolojik bir temele dayandığını savunmak, sosyal faktörlerin etkisini göz ardı etmek anlamına gelir. Toplumun, ırkın, sınıfın ve kültürün cinselliği nasıl şekillendirdiği konusunda Freud’un teorilerinde yeterli derinlik bulunmamaktadır.

Kadınların Empatik ve Toplumsal Yaklaşımı

Kadınlar, Freud’un cinsellik üzerine söylediklerini genellikle toplumsal yapılarla daha derinlemesine ilişkilendirir. Freud’un cinsellik anlayışı, kadınları pasif, ikincil ve sadece erkeğin arzu nesnesi olarak görmekte ve bunu evrimsel ya da biyolojik bir zorunluluk olarak sunmaktadır. Kadınların toplumsal yapılar karşısındaki yerini, Freud’un teorisinde "penis kıskanması" ve "kadınlık kompleksi" gibi kavramlarla açıklamaya çalışması, özellikle feminist perspektiften eleştirilmiştir.

Kadınlar, Freud’un yaklaşımının cinselliği sadece biyolojik bir olgu olarak görmesinin, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini görmezden geldiğini savunur. Kadınlar için cinsellik, sadece biyolojik bir dürtü değil, aynı zamanda toplumsal yapıların ve sosyal rollerin etkisi altındadır. Kadınlar, toplumda cinsellikle ilgili çok daha karmaşık ve çok katmanlı deneyimler yaşarlar. Freud'un teorisinde, kadın cinselliği genellikle erkek cinselliğinin bir yansıması olarak sunuluyor, bu da kadınların kendi kimliklerini, arzularını ve cinselliklerini özgürce ifade etmelerini engelliyor.

Özellikle Freud'un "penis kıskanması" teorisi, kadınların doğal olarak erkeklere karşı bir tür eksiklik duygusu taşıdığını savunur. Ancak, feminist teoriler, bunun bir toplumsal inşa olduğunu ve kadınların cinselliklerini toplumsal normlara göre şekillendirmediğini savunur. Kadınlar, cinsellikteki güç dinamiklerinin toplumsal olarak inşa edildiği ve bu yapının değiştirilebileceği fikrini savunur.

Kadın bakış açısına göre, cinsellik çok daha toplumsal bir olgudur. Bu yüzden toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hakları hareketleri, cinselliği özgürleşmeye ve eşitliğe ulaşma mücadelesinin bir parçası olarak görür. Kadınların, cinsel hakları ve arzuları üzerindeki toplumsal baskılara karşı gösterdikleri direnç, Freud’un teorisinin eksik kaldığı noktalardır.

Erkeklerin Çözüm Odaklı ve Pratik Bakışı

Erkeklerin cinsellik ve Freud’un teorilerine yaklaşımı genellikle daha çözüm odaklıdır. Erkekler, cinsellik üzerine Freud'un teorilerini işlevsel ve biyolojik bir bakış açısıyla yorumlayabilirler. Freud’un yaklaşımında cinsellik, bireyin gelişimi ve psikolojik yapısı üzerinde önemli bir rol oynar. Erkekler, Freud'un cinsellik anlayışını genellikle daha psikolojik ve içsel bir süreç olarak görürler. Cinsellik, sadece bir toplumsal rol değil, aynı zamanda bir bireysel ihtiyaç ve dürtüdür.

Erkek bakış açısında, Freud’un cinsellik teorisi daha çok kişisel gelişimle ilişkilendirilir. Freud’un cinsellik ve kişilik gelişimi arasındaki ilişkiyi vurgulayan yaklaşımları, erkeklerin cinsel kimliklerini ve arzularını anlamalarına yardımcı olabilir. Erkekler için, cinsellik sadece fiziksel değil, aynı zamanda duygusal ve psikolojik bir deneyimdir. Bu yüzden Freud'un teorisindeki cinselliğin evrimsel süreçlere dayalı olarak şekillendiği fikri, erkekler için daha doğal ve biyolojik bir açıklama gibi görülebilir.

Bununla birlikte, erkeklerin çözüm odaklı yaklaşımı, cinselliği daha çok kişisel deneyimler ve çözülmesi gereken bir mesele olarak ele alabilir. Freud’un teorilerinde, erkek cinselliği genellikle "doğal" ve "mantıklı" bir süreç olarak değerlendirilirken, kadınların cinselliği toplumsal engeller ve sosyal normlarla şekillenir. Erkek bakış açısına göre, cinsellik daha çok bir eylem, bir sonuç ya da bireysel bir süreçtir, toplumsal baskılar ve normlar daha az etkili olabilir.

Sonuç: Freud’un Cinsellik Anlayışının Toplumsal Etkileri

Sonuç olarak, Freud’un cinsellik üzerine söyledikleri günümüzün toplumsal yapılarıyla, özellikle toplumsal cinsiyet eşitsizliği, ırk ve sınıf gibi faktörlerle daha yakından ilişkilendirildiğinde, eksik ve tek taraflı kalmaktadır. Freud, cinselliği biyolojik ve psikolojik bir mesele olarak ele alırken, toplumsal faktörlerin cinsellik üzerindeki etkilerini göz ardı etmiştir. Bu nedenle, kadınlar cinselliği sosyal normlardan bağımsız olarak düşünmeyi savunurken, erkekler bu konuda daha biyolojik ve psikolojik çözüm arayışlarına yönelebilirler.

Bu yazıdan sonra, Freud’un cinsellik anlayışını daha derinlemesine düşünmeye başlamak ilginç olabilir. Cinselliği sadece bireysel değil, toplumsal bir olgu olarak nasıl anlamalıyız? Toplumsal yapılar, cinsel kimlikleri ve arzuları nasıl şekillendiriyor? Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz, Freud'un teorileri hâlâ geçerli mi, yoksa toplumsal değişimle birlikte daha farklı bir bakış açısı geliştirmek mi gerekiyor?
 
Üst