Melis
New member
Hiç Adet Görmeyen Kadın Olur Mu? – Bir Hikâyenin Derin Sessizliği
Merhaba canım forumdaşlarım,
Bugün size biraz içimi burkan, biraz düşündüren, biraz da kadın olmanın sessiz yüklerinden birine dokunan bir hikâye anlatmak istiyorum. Belki bazınız okurken kendinden bir parça bulacak, bazınız “ben olsam ne yapardım?” diye soracak. Ama en çok da şunu istiyorum; okurken hissedin… Çünkü bu hikâyede her satır, bir kalp atışı kadar gerçek.
---
“Kadın olmak bazen sadece kanamak değildir.”
Elif 29 yaşında, sessiz, içine kapanık bir kadındı. Çocukluğundan beri biraz farklıydı sanki. Lisede arkadaşları regl sancılarından yakınırken o sadece susar, gülümserdi. Çünkü hiç yaşamamıştı. İlk başta garipsemişti, sonra alışmıştı. “Belki geç olur” demişti annesi, “benim de 17 yaşımda başladı.” Ama başlamadı…
Yıllar geçti. Üniversite, iş, aşk… Herkesin hayatı doğal akışında ilerlerken Elif’in içinde hep bir eksiklik hissi vardı. O his, kadınlığının eksilmesiyle değil, "neden ben?" sorusunun cevapsızlığıyla büyüyordu.
Bir gün cesaretini toplayıp doktora gitti. Soğuk bir muayene odasında, beyaz önlüğün ardındaki doktorun cümlesi ruhuna kazındı:
— “Elif Hanım, doğuştan rahim gelişiminiz tamamlanmamış. Bu yüzden adet göremiyorsunuz.”
O anda dünya sessizleşti. Ne ağlayabildi, ne konuşabildi. “Yani ben…” dedi sadece. Doktor gözlerini kaçırarak, profesyonel bir tonla devam etti:
— “Evet, biyolojik olarak çocuk sahibi olmanız da mümkün değil.”
---
Erkeklerin Mantığı, Kadınların Sessizliği
O haberi ilk duyduğunda nişanlısı Mert’e nasıl anlatacağını bilemedi. Mert o tür durumlarda hep çözüm odaklıydı. “Bir yolunu buluruz, gerekirse tedavi oluruz, olmazsa evlat ediniriz” dedi. Sesinde bir strateji, bir plan vardı. Sanki Elif’in ruhundaki fırtınayı bastırmak için mantığına sarılmıştı.
Ama Elif’in içindeki yara mantıkla değil, duyguyla sızlıyordu. “Ben kadın değil miyim artık Mert?” diye sordu bir gece, gözleri dolu dolu.
Mert hemen atıldı:
— “Tabii ki kadınsın Elif, bunu nasıl söylersin? Sadece bedenin farklı.”
Elif sustu. Çünkü o an Mert’in cevap vermesini değil, hissetmesini istemişti. Onun o boşluğun içine bakmasını, dokunmadan anlamasını beklemişti. Ama erkekler genelde duyguları çözmek yerine çözümü bulmak isterler.
---
Kadınların Empatisi, Kadınların Gücü
Elif bu durumu yalnızca en yakın arkadaşı Derya’ya anlatabildi. Derya dinledi, sustu, sonra elini tuttu:
— “Senin kadınlığın regl görmekle ölçülmez Elif. Senin şefkatin, sabrın, sevgin… Asıl kadınlık orada.”
O cümleyle birlikte Elif ilk kez ağladı. Sessiz, içten, uzun uzun ağladı. Çünkü ilk kez biri onu “eksik” değil, “tam” olarak görmüştü.
O günden sonra yavaş yavaş kabullendi. Doktor kontrollerine gitti, ruhsal destek aldı. Hormon tedavisiyle vücudu dengelendi ama en büyük tedaviyi kelimeler verdi: Derya’nın sözleri, aynada kendine söylediği cümleler, içinden geçen affedişler…
---
Toplumun Etiketleri ve Kadının Direnci
Ne yazık ki toplumda kadınlığın sınırlarını hâlâ biyolojiyle çizen bir bakış var. “Anne olamayan kadın eksiktir” diyen sesler, “adet görmeyen kadın normal değildir” diyen fısıltılar… Elif bu seslerle de savaştı.
Bir gün iş yerinde bir kadın “ben regl olunca hep sinirli olurum” dediğinde, diğerleri güldü. Elif de gülümsedi, ama içinde bir sızı geçti. Sonra kendi kendine dedi ki:
— “Benim bedenim farklı, ama ben de kadınım. Ve bu fark beni değersiz değil, benzersiz kılıyor.”
Bu düşünceyle bir dernek kurdu: “Kadın Bedenim, Benim Hikâyem”. Regl olamayan, rahim anomalisi yaşayan, hormon bozuklukları nedeniyle sessiz kalan kadınlara umut oldu. Onları dinledi, anlattı, ağladı, güldü. Çünkü artık biliyordu; kadınlık bir döngü değil, bir yürek meselesiydi.
---
Bir Erkek Anlamaya Çalışırsa
Mert de zamanla anlamayı öğrendi. Başta sadece “nasıl çözebiliriz?” diye düşünen adam, sonunda “nasıl yanında olurum?” demeyi öğrendi. Elif’in sessizliğini bir eksiklik değil, bir güç olarak görmeyi başardı.
Bir gün Elif ona dönüp “Sen hiç regl olmayan bir kadını sevebilir misin?” diye sorduğunda Mert gülümsedi:
— “Ben seni regl olduğun için değil, ruhun için sevdim. Senin kadınlığın kalbinde, Elif.”
O an Elif ağladı, ama bu defa gözyaşları acıdan değil, kabullenişten döküldü.
---
Son Söz: Kadınlık Kanla Değil, Kalple Yazılır
Sevgili forumdaşlar,
Bu hikâyeyi yazarken belki bazınız “hiç adet görmeyen kadın olur mu?” diye merak ediyordu. Evet, olur. Tıpta bu duruma primer amenore denir; ama duygusal boyutu bundan çok daha derindir. Çünkü mesele yalnızca bir tıbbi durum değil, bir kimlik sorgusudur.
Bu hikâye Elif’in ama aslında hepimizin hikâyesi. Çünkü her birimiz, bedenimizin sınırlarını değil, kalbimizin derinliğini öğreniyoruz hayatla birlikte. Kadınlık bazen sancıyla, bazen sessizlikle, bazen de eksik sandığımız yanlarımızla büyür.
---
Peki ya sen ne düşünüyorsun forumdaşım?
Hiç “eksik” hissettiğin oldu mu?
Bir şeyi yaşamadığın için dışlandığını düşündün mü?
Ya da birine “ben seni olduğun gibi seviyorum” diyebildin mi gerçekten?
Yorumlarda konuşalım…
Çünkü bazen bir kelime, bir yüreği iyileştirebilir.
Merhaba canım forumdaşlarım,
Bugün size biraz içimi burkan, biraz düşündüren, biraz da kadın olmanın sessiz yüklerinden birine dokunan bir hikâye anlatmak istiyorum. Belki bazınız okurken kendinden bir parça bulacak, bazınız “ben olsam ne yapardım?” diye soracak. Ama en çok da şunu istiyorum; okurken hissedin… Çünkü bu hikâyede her satır, bir kalp atışı kadar gerçek.
---
“Kadın olmak bazen sadece kanamak değildir.”
Elif 29 yaşında, sessiz, içine kapanık bir kadındı. Çocukluğundan beri biraz farklıydı sanki. Lisede arkadaşları regl sancılarından yakınırken o sadece susar, gülümserdi. Çünkü hiç yaşamamıştı. İlk başta garipsemişti, sonra alışmıştı. “Belki geç olur” demişti annesi, “benim de 17 yaşımda başladı.” Ama başlamadı…
Yıllar geçti. Üniversite, iş, aşk… Herkesin hayatı doğal akışında ilerlerken Elif’in içinde hep bir eksiklik hissi vardı. O his, kadınlığının eksilmesiyle değil, "neden ben?" sorusunun cevapsızlığıyla büyüyordu.
Bir gün cesaretini toplayıp doktora gitti. Soğuk bir muayene odasında, beyaz önlüğün ardındaki doktorun cümlesi ruhuna kazındı:
— “Elif Hanım, doğuştan rahim gelişiminiz tamamlanmamış. Bu yüzden adet göremiyorsunuz.”
O anda dünya sessizleşti. Ne ağlayabildi, ne konuşabildi. “Yani ben…” dedi sadece. Doktor gözlerini kaçırarak, profesyonel bir tonla devam etti:
— “Evet, biyolojik olarak çocuk sahibi olmanız da mümkün değil.”
---
Erkeklerin Mantığı, Kadınların Sessizliği
O haberi ilk duyduğunda nişanlısı Mert’e nasıl anlatacağını bilemedi. Mert o tür durumlarda hep çözüm odaklıydı. “Bir yolunu buluruz, gerekirse tedavi oluruz, olmazsa evlat ediniriz” dedi. Sesinde bir strateji, bir plan vardı. Sanki Elif’in ruhundaki fırtınayı bastırmak için mantığına sarılmıştı.
Ama Elif’in içindeki yara mantıkla değil, duyguyla sızlıyordu. “Ben kadın değil miyim artık Mert?” diye sordu bir gece, gözleri dolu dolu.
Mert hemen atıldı:
— “Tabii ki kadınsın Elif, bunu nasıl söylersin? Sadece bedenin farklı.”
Elif sustu. Çünkü o an Mert’in cevap vermesini değil, hissetmesini istemişti. Onun o boşluğun içine bakmasını, dokunmadan anlamasını beklemişti. Ama erkekler genelde duyguları çözmek yerine çözümü bulmak isterler.
---
Kadınların Empatisi, Kadınların Gücü
Elif bu durumu yalnızca en yakın arkadaşı Derya’ya anlatabildi. Derya dinledi, sustu, sonra elini tuttu:
— “Senin kadınlığın regl görmekle ölçülmez Elif. Senin şefkatin, sabrın, sevgin… Asıl kadınlık orada.”
O cümleyle birlikte Elif ilk kez ağladı. Sessiz, içten, uzun uzun ağladı. Çünkü ilk kez biri onu “eksik” değil, “tam” olarak görmüştü.
O günden sonra yavaş yavaş kabullendi. Doktor kontrollerine gitti, ruhsal destek aldı. Hormon tedavisiyle vücudu dengelendi ama en büyük tedaviyi kelimeler verdi: Derya’nın sözleri, aynada kendine söylediği cümleler, içinden geçen affedişler…
---
Toplumun Etiketleri ve Kadının Direnci
Ne yazık ki toplumda kadınlığın sınırlarını hâlâ biyolojiyle çizen bir bakış var. “Anne olamayan kadın eksiktir” diyen sesler, “adet görmeyen kadın normal değildir” diyen fısıltılar… Elif bu seslerle de savaştı.
Bir gün iş yerinde bir kadın “ben regl olunca hep sinirli olurum” dediğinde, diğerleri güldü. Elif de gülümsedi, ama içinde bir sızı geçti. Sonra kendi kendine dedi ki:
— “Benim bedenim farklı, ama ben de kadınım. Ve bu fark beni değersiz değil, benzersiz kılıyor.”
Bu düşünceyle bir dernek kurdu: “Kadın Bedenim, Benim Hikâyem”. Regl olamayan, rahim anomalisi yaşayan, hormon bozuklukları nedeniyle sessiz kalan kadınlara umut oldu. Onları dinledi, anlattı, ağladı, güldü. Çünkü artık biliyordu; kadınlık bir döngü değil, bir yürek meselesiydi.
---
Bir Erkek Anlamaya Çalışırsa
Mert de zamanla anlamayı öğrendi. Başta sadece “nasıl çözebiliriz?” diye düşünen adam, sonunda “nasıl yanında olurum?” demeyi öğrendi. Elif’in sessizliğini bir eksiklik değil, bir güç olarak görmeyi başardı.
Bir gün Elif ona dönüp “Sen hiç regl olmayan bir kadını sevebilir misin?” diye sorduğunda Mert gülümsedi:
— “Ben seni regl olduğun için değil, ruhun için sevdim. Senin kadınlığın kalbinde, Elif.”
O an Elif ağladı, ama bu defa gözyaşları acıdan değil, kabullenişten döküldü.
---
Son Söz: Kadınlık Kanla Değil, Kalple Yazılır
Sevgili forumdaşlar,
Bu hikâyeyi yazarken belki bazınız “hiç adet görmeyen kadın olur mu?” diye merak ediyordu. Evet, olur. Tıpta bu duruma primer amenore denir; ama duygusal boyutu bundan çok daha derindir. Çünkü mesele yalnızca bir tıbbi durum değil, bir kimlik sorgusudur.
Bu hikâye Elif’in ama aslında hepimizin hikâyesi. Çünkü her birimiz, bedenimizin sınırlarını değil, kalbimizin derinliğini öğreniyoruz hayatla birlikte. Kadınlık bazen sancıyla, bazen sessizlikle, bazen de eksik sandığımız yanlarımızla büyür.
---
Peki ya sen ne düşünüyorsun forumdaşım?
Hiç “eksik” hissettiğin oldu mu?
Bir şeyi yaşamadığın için dışlandığını düşündün mü?
Ya da birine “ben seni olduğun gibi seviyorum” diyebildin mi gerçekten?
Yorumlarda konuşalım…
Çünkü bazen bir kelime, bir yüreği iyileştirebilir.