Emir
New member
Nusret mi Nusret mi? Bir İsmin İki Yüzü
Geçen akşam, forumda “İsimler kader midir?” diye bir başlık açılmıştı. Orada dönen yorumlar arasında biri, “Benim arkadaşımın ismi Nusret, ama iki farklı Nusret tanıyorum; biri hayat kurtarır, diğeri kalp kırar,” yazmıştı. Bu cümle o kadar hoşuma gitti ki, size bugün iki farklı Nusret’in hikâyesini anlatmak istedim. Çünkü bazen aynı isim bile iki ayrı dünyanın kapısını aralayabiliyor.
---
Birinci Nusret: Mantığın Soğukkanlı Kahramanı
İlk Nusret, ellili yaşlarında, gri saçlı, gözleri hep hesap yapar gibi bakan bir adamdı. Bir mühendis. Şehrin gürültüsünden uzak, düzenli hayatını milimetrik planlarla yürütürdü. Sabah kahvesini her gün aynı saatte içer, bilgisayarını açtığında ilk yaptığı şey Excel tablolarını düzenlemek olurdu. Onun için her sorunun bir formülü, her insanın bir değişkeni vardı.
Bir gün, çalıştığı şirkette büyük bir kriz çıktı. Üretim bandında hata yapılmış, yüzlerce ürün geri çağrılmıştı. Herkes panik içindeydi; kimisi suçlu arıyor, kimisi sessizce gözyaşını siliyordu. O sırada Nusret kalabalığın ortasında sakin bir şekilde elini kaldırdı:
— “Panikle vakit kaybediyoruz. Verileri getirir misiniz?” dedi.
Ekranlar açıldı, grafikler döküldü. İnsanlar hâlâ tartışırken o sadece sayılara baktı, birkaç dakika düşündü. Ardından:
— “Sorun yazılımda değil, tedarik zincirinde. Şu partideki malzemeleri test edin,” dedi.
Bir saat sonra hatanın kaynağı bulundu. Şirket, büyük bir felaketten kurtuldu.
O an herkes Nusret’e kahraman gibi bakıyordu. Ama o sadece masasındaki kalemini düzeltti ve sessizce, “Bu sadece analiz meselesi,” dedi.
İşte o an anladım ki bu Nusret, kalbiyle değil aklıyla hareket eden bir adamdı. Duygusal dalgalanmalar yerine stratejiyle, sistemle, mantıkla yaşamayı seçmişti. Erkeklerin genel eğilimi gibi o da çözüm odaklıydı. Onun empatisi, insanları anlamakla değil, sorunları çözmekle ölçülüyordu.
---
İkinci Nusret: Kalbiyle Konuşan Kadın
Diğer Nusret ise yirmi sekiz yaşında bir psikologdu. Evet, kadın. Ailesi ona bu ismi, dedesinin anısına vermişti. İlk başta garipsense de zamanla “Nusret” ismini taşımanın bir farklılık, hatta bir meydan okuma olduğunu fark etmişti.
Bir danışanının şu sözü hâlâ aklımda:
— “Nusret Hanım, siz konuşunca içim hafifliyor. Sanki çözüm değil, beni anladığınız için rahatlıyorum.”
Nusret’in gücü formüllerden değil, duygulardan geliyordu. İnsanların kalbinde sakladığı çatlakları sezebiliyor, kelimeleriyle onları onarabiliyordu. Onun yöntemi strateji değil, empatiydi.
Bir gün erkek meslektaşıyla birlikte bir terapi oturumu yönetti. Genç bir çift tartışıyordu; adam veriye dayanarak konuşuyor, kadın duygularla savunma yapıyordu. Erkek terapist, “İletişim eksikliğinizin sebebi yanlış frekansta konuşmak,” dedi.
Ama Nusret araya girdi:
— “Sorun yanlış frekans değil, yanlış ton. Birbirinizi duymuyorsunuz çünkü kalbinizi sessize almışsınız.”
O cümle, odayı sessizliğe gömdü. İşte o anda çözüm doğdu. Kadın ağladı, adam sustu, ama ilk kez birbirine baktılar.
Nusret gülümsedi. Çünkü bazen çözüm, mantıkta değil, sessiz bir anlayışta saklıydı.
---
İsim Aynı, Dünya Farklı
Forumda biri “Nusret mi Nusret mi?” diye sorsa, artık cevabım belli: İsim aynı, ama içeriği dolduran ruh farklı. Erkek Nusret, mantığın diliyle konuşur; kadın Nusret, kalbin sesiyle.
Bilim insanları bu farkı yıllardır inceliyor. Nöropsikolojik araştırmalara göre erkek beyninde çözüm merkezleri olan prefrontal korteks ve parietal loblar daha aktif çalışırken, kadınlarda empatiyle ilişkili limbik sistem ve ayna nöron ağları daha güçlü bağlantılara sahiptir. Yani biri “nasıl çözerim” diye düşünürken diğeri “nasıl hissediyor” diye merak eder.
İşte bu yüzden iki Nusret’in dünyası da bambaşkaydı. Biri verilerle dünyayı kurtarırken, diğeri kalplerle dünyayı iyileştiriyordu.
---
Bir Kavşakta Buluşma: Mantık ve Empati
Bir gün bu iki Nusret’in yolları kesişti. Büyük bir şirketin çalışan mutluluğu projesinde birlikte görev aldılar. Erkek Nusret sayılarla, verimlilikle ilgileniyordu; kadın Nusret ise çalışanların duygusal doyumu ve iletişim kültürüyle.
İlk toplantıda aralarında ciddi bir fikir ayrılığı yaşandı. Erkek Nusret dedi ki:
— “Verimlilik, ölçülebilir hedeflerle sağlanır.”
Kadın Nusret hemen karşılık verdi:
— “Ama ölçülemeyen şeyler de değerlidir. Mesela güven.”
Bir anlık sessizlik oldu. Herkes kimin haklı olduğunu tartışırken, aslında o an herkesin fark etmediği bir şey oldu: İki uç, birbirine yaklaşmaya başladı.
Erkek Nusret ilk kez duygusal değişkenlerin iş performansına etkisini düşündü. Kadın Nusret ise ilk kez duyguların da ölçülebileceğini fark etti. Birbirlerinin yöntemlerinden öğrenmeye başladılar.
Altı ay sonra proje tamamlandığında şirketin üretkenliği %18 artmış, çalışan memnuniyeti %25 yükselmişti. Sunum sonunda Nusret’ler birbirine bakıp gülümsedi. Erkek Nusret dedi ki:
— “Demek ki çözüm, sadece analizde değilmiş.”
Kadın Nusret cevap verdi:
— “Ve empati, sadece duyguda değilmiş.”
O an anladılar ki “Nusret mi Nusret mi?” sorusunun cevabı aslında “ikisi de.” Çünkü hayat, bazen mantığın keskin kılıcıyla, bazen kalbin yumuşak dokunuşuyla şekillenir.
---
Forum Tartışması: Sizce Hangisi Haklıydı?
Şimdi siz forumdakilere soruyorum:
Bir kriz anında hangisi olurdunuz? Soğukkanlı bir erkek Nusret mi, yoksa empatik bir kadın Nusret mi?
Yoksa gerçek başarı, iki yönü birleştirebilmekte mi saklı? Belki de asıl mesele, “Nusret olmak” değil, hem aklı hem kalbi aynı masaya oturtabilmektir. Çünkü dünya sadece hesaplarla değil, hislerle de döner.
Ve belki de her birimizin içinde biraz mantıklı Nusret, biraz da duygusal Nusret vardır. Hangisini dinleyeceğimiz, o günkü hikâyemize kalmıştır.
Geçen akşam, forumda “İsimler kader midir?” diye bir başlık açılmıştı. Orada dönen yorumlar arasında biri, “Benim arkadaşımın ismi Nusret, ama iki farklı Nusret tanıyorum; biri hayat kurtarır, diğeri kalp kırar,” yazmıştı. Bu cümle o kadar hoşuma gitti ki, size bugün iki farklı Nusret’in hikâyesini anlatmak istedim. Çünkü bazen aynı isim bile iki ayrı dünyanın kapısını aralayabiliyor.
---
Birinci Nusret: Mantığın Soğukkanlı Kahramanı
İlk Nusret, ellili yaşlarında, gri saçlı, gözleri hep hesap yapar gibi bakan bir adamdı. Bir mühendis. Şehrin gürültüsünden uzak, düzenli hayatını milimetrik planlarla yürütürdü. Sabah kahvesini her gün aynı saatte içer, bilgisayarını açtığında ilk yaptığı şey Excel tablolarını düzenlemek olurdu. Onun için her sorunun bir formülü, her insanın bir değişkeni vardı.
Bir gün, çalıştığı şirkette büyük bir kriz çıktı. Üretim bandında hata yapılmış, yüzlerce ürün geri çağrılmıştı. Herkes panik içindeydi; kimisi suçlu arıyor, kimisi sessizce gözyaşını siliyordu. O sırada Nusret kalabalığın ortasında sakin bir şekilde elini kaldırdı:
— “Panikle vakit kaybediyoruz. Verileri getirir misiniz?” dedi.
Ekranlar açıldı, grafikler döküldü. İnsanlar hâlâ tartışırken o sadece sayılara baktı, birkaç dakika düşündü. Ardından:
— “Sorun yazılımda değil, tedarik zincirinde. Şu partideki malzemeleri test edin,” dedi.
Bir saat sonra hatanın kaynağı bulundu. Şirket, büyük bir felaketten kurtuldu.
O an herkes Nusret’e kahraman gibi bakıyordu. Ama o sadece masasındaki kalemini düzeltti ve sessizce, “Bu sadece analiz meselesi,” dedi.
İşte o an anladım ki bu Nusret, kalbiyle değil aklıyla hareket eden bir adamdı. Duygusal dalgalanmalar yerine stratejiyle, sistemle, mantıkla yaşamayı seçmişti. Erkeklerin genel eğilimi gibi o da çözüm odaklıydı. Onun empatisi, insanları anlamakla değil, sorunları çözmekle ölçülüyordu.
---
İkinci Nusret: Kalbiyle Konuşan Kadın
Diğer Nusret ise yirmi sekiz yaşında bir psikologdu. Evet, kadın. Ailesi ona bu ismi, dedesinin anısına vermişti. İlk başta garipsense de zamanla “Nusret” ismini taşımanın bir farklılık, hatta bir meydan okuma olduğunu fark etmişti.
Bir danışanının şu sözü hâlâ aklımda:
— “Nusret Hanım, siz konuşunca içim hafifliyor. Sanki çözüm değil, beni anladığınız için rahatlıyorum.”
Nusret’in gücü formüllerden değil, duygulardan geliyordu. İnsanların kalbinde sakladığı çatlakları sezebiliyor, kelimeleriyle onları onarabiliyordu. Onun yöntemi strateji değil, empatiydi.
Bir gün erkek meslektaşıyla birlikte bir terapi oturumu yönetti. Genç bir çift tartışıyordu; adam veriye dayanarak konuşuyor, kadın duygularla savunma yapıyordu. Erkek terapist, “İletişim eksikliğinizin sebebi yanlış frekansta konuşmak,” dedi.
Ama Nusret araya girdi:
— “Sorun yanlış frekans değil, yanlış ton. Birbirinizi duymuyorsunuz çünkü kalbinizi sessize almışsınız.”
O cümle, odayı sessizliğe gömdü. İşte o anda çözüm doğdu. Kadın ağladı, adam sustu, ama ilk kez birbirine baktılar.
Nusret gülümsedi. Çünkü bazen çözüm, mantıkta değil, sessiz bir anlayışta saklıydı.
---
İsim Aynı, Dünya Farklı
Forumda biri “Nusret mi Nusret mi?” diye sorsa, artık cevabım belli: İsim aynı, ama içeriği dolduran ruh farklı. Erkek Nusret, mantığın diliyle konuşur; kadın Nusret, kalbin sesiyle.
Bilim insanları bu farkı yıllardır inceliyor. Nöropsikolojik araştırmalara göre erkek beyninde çözüm merkezleri olan prefrontal korteks ve parietal loblar daha aktif çalışırken, kadınlarda empatiyle ilişkili limbik sistem ve ayna nöron ağları daha güçlü bağlantılara sahiptir. Yani biri “nasıl çözerim” diye düşünürken diğeri “nasıl hissediyor” diye merak eder.
İşte bu yüzden iki Nusret’in dünyası da bambaşkaydı. Biri verilerle dünyayı kurtarırken, diğeri kalplerle dünyayı iyileştiriyordu.
---
Bir Kavşakta Buluşma: Mantık ve Empati
Bir gün bu iki Nusret’in yolları kesişti. Büyük bir şirketin çalışan mutluluğu projesinde birlikte görev aldılar. Erkek Nusret sayılarla, verimlilikle ilgileniyordu; kadın Nusret ise çalışanların duygusal doyumu ve iletişim kültürüyle.
İlk toplantıda aralarında ciddi bir fikir ayrılığı yaşandı. Erkek Nusret dedi ki:
— “Verimlilik, ölçülebilir hedeflerle sağlanır.”
Kadın Nusret hemen karşılık verdi:
— “Ama ölçülemeyen şeyler de değerlidir. Mesela güven.”
Bir anlık sessizlik oldu. Herkes kimin haklı olduğunu tartışırken, aslında o an herkesin fark etmediği bir şey oldu: İki uç, birbirine yaklaşmaya başladı.
Erkek Nusret ilk kez duygusal değişkenlerin iş performansına etkisini düşündü. Kadın Nusret ise ilk kez duyguların da ölçülebileceğini fark etti. Birbirlerinin yöntemlerinden öğrenmeye başladılar.
Altı ay sonra proje tamamlandığında şirketin üretkenliği %18 artmış, çalışan memnuniyeti %25 yükselmişti. Sunum sonunda Nusret’ler birbirine bakıp gülümsedi. Erkek Nusret dedi ki:
— “Demek ki çözüm, sadece analizde değilmiş.”
Kadın Nusret cevap verdi:
— “Ve empati, sadece duyguda değilmiş.”
O an anladılar ki “Nusret mi Nusret mi?” sorusunun cevabı aslında “ikisi de.” Çünkü hayat, bazen mantığın keskin kılıcıyla, bazen kalbin yumuşak dokunuşuyla şekillenir.
---
Forum Tartışması: Sizce Hangisi Haklıydı?
Şimdi siz forumdakilere soruyorum:
Bir kriz anında hangisi olurdunuz? Soğukkanlı bir erkek Nusret mi, yoksa empatik bir kadın Nusret mi?
Yoksa gerçek başarı, iki yönü birleştirebilmekte mi saklı? Belki de asıl mesele, “Nusret olmak” değil, hem aklı hem kalbi aynı masaya oturtabilmektir. Çünkü dünya sadece hesaplarla değil, hislerle de döner.
Ve belki de her birimizin içinde biraz mantıklı Nusret, biraz da duygusal Nusret vardır. Hangisini dinleyeceğimiz, o günkü hikâyemize kalmıştır.